OLED nasıl işler?
OLED, veya Organik Işık Yayan
Diyotlar, piyasadaki LED teknolojisinin farklı bir dalıdır. LED'ler,
elektroluminesanstan faydalanan yarı
iletken ışık kaynaklarıdır.
Fotonları (ışığı), elektronları cihazın yayıcı tabakasındaki eletkron deliklerine yönelterek oluştururlar. Işık, elektriğin
girişi ve yarıiletken maddeden geçişi sayesinde oluşur.
İlk olarak 1987'de Kodak
araştırmacıları Ching W. Tang ve
Steven Van Slyke tarafından oluşturulan OLED teknolojisi ise LED'le aynı fikre
sahiptir.
Ancak LED ampulleri yerine ince,
ışık yayan filmleri kullanır. OLED bu sayede daha parlak ışık oluşturabilirken,
mevcut LCD/LED teknolojilerden daha az enerji kullanır. OLED'deki "O" harfi yani "organik" ise ışık yayan filmlerin hidrokarbon zincirlerden oluşmasından
kaynaklanıyor.
OLED ekranlar genellikle dört
birincil katmandan oluşur: yapı iskeletini oluşturan alt tabaka, elektronları
çeken anot, elektronları sağlayan katot ve
aralarındaki organik katman.
OLED'in farklı cihazlara uygun
çeşitleri de vardır. Cihazın ekranı, yavaş güncellemelerle yetinebiliyorsa
(Kindle Paperwhite gibi) pasif matriks OLED (PMOLED) kullanılabilir. Bu ekranlar, ekran yenilenene
kadar filmin belirli bölgelerine elektrik
gönderir. Aktif matriks OLED'ler (AMOLED'ler gibi) ise yüksek
hızlı yenilemeye ihtiyaç duyan akıllı telefonlarda ve HD televizyonlarda
kullanılır. AMOLED, her pikseli yönetmek üzere ince bir film transistörüne
gereksinim duyar. Ancak diğer OLED'ler gibi esnektir, yani kıvrılabilir,
katlanabilir ve saydam olabilir.
OLED'i müthiş yapan ne?
Bugünkü LED televizyonlarda bulunan LED'ler, ekrana sadece arka
ışık sağlamak için kullanılır. Bunun ardından hızla yenilenen LCD
shutter-sıralaması devreye girer ve gelen ışığı renklendirir. OLED'ler ise ışık
kaynağını ve renk dizilişini aynı anda kontrol eder. Bunlar, önemli farklar
gibi görünmeyebilir ancak OLED'lerin daha düşük güç tüketimi, daha iyi görüntü kalitesi, daha yüksek dayanıklılık gibi birçok avantajı vardır. Ancak OLED teknolojisinin de bazı
dezavantajları var. OLED'lerin şu an yaşadığı en önemli sorun, mavi ışığı
oluşturmak için kullanılan maddenin diğer tonlara göre çok daha hızlı
eskimesidir. Bu durum, zamanla renk dengesini ortadan kaldırabilir ve
parlaklığı azaltabilir.
Bu sorunu ortadan kaldırmak
isteyen üreticiler, mavi alt pikselin boyutunu kırmızı ve yeşile oranla
büyütüyorlar. Bu ise tüketicinin sıkça kalibrasyonla uğraşmasına
yol açıyor. Son zamanlarda mavi OLED'in verimliliğini ve ömrünü geliştirmeye
yönelik yapılan araştırmalar, onu diğer alt piksellere yetiştirmiş durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder